Yeşil sahalara veda ettikken sonra futbol yorumculuğuna soyunan Hakan Şükür, yeni hedeflerini anlattı. Efsanevi isim, ‘Spor Bakanı’ ya da ‘Futbol Federasyonu Başkanı’ olmak için çalışacağını söyledi
Eski milli futbolcu yeni televizyon yorumcusu Hakan Şükür, TRT Dergisi’ne konuştu. Pazar geceleri ‘Stadyum’ programında yorumlar yapan Hakan, futbol hayatını ve gelecek planlarını anlattı:
2 YIL DAHA OYNARDIM Şimdi oynayanları görünce, kendime değer biçiyorum. Antrenman ve maç performansım iyiydi. Bu dönemde bırakmak çok hoş olmadı. Ama şartlar öyle gerektirdi. En az 2 yıl daha oynardım. Yurtdışına da gidebilirdim ama düzenimi bozmak istemedim. Çocukların okulu vardı ve burada kalıp bu hayatı yaşamayı tercih ettim.
HAYALİM SPOR OKULU Gelecek için farklı projelerim var. Ama bazı kesimler, bunları dillendirdiğiniz anda önüne geçmek için müthiş bir çaba sarf ediyor. Bunlar ne olabilir? Sporun içinden geldiğim için bir Spor Bakanlığı, Federasyon Başkanlığı olabilir. Türkiye’de nelerin eksik olduğuna dair birçok notum var. Ayrıca, spor okulu projem var. Kriz sonrası ciddi adımlar atacağız.
SALAKÇA BİR TRANSFERDİ Adnan Polat, o dönem Torino’yla özel bir anlaşma yapmış. ‘Aman kimse ezilmesin, Adnan abimiz zor durumda kalmasın’ diye gitmeyi kabul ettim. Manyakça, salakça bir transferdi. Avrupa’nın çeşitli devleri isterken niye Torino’ya gideyim ki? Benim inisiyatifimin dışında oldu işte.
MADDİ KAYBIM ÇOK Bazı işadamları futbolcuları taze para gibi görüyor. Futbolcuların da ticari donamımı pek yok. İnsanlar size yakın davranıp bazı şeyleri çabucak anlatıyorlar. En son Antalya’da yaşadığım olay var. Mahkemeyi kazandık ama ben kazanılıp kazanılmamasında değilim. Dostluklar kayboluyor, buna üzülüyorum. Borsada da, Polonya’da da ekonomik kayıplarım var.
ÇOK ‘ŞÜKÜR’ İYİYİM Türk futbolcularıyla kıyaslanırsam evet çok şükür durumum iyi. Ancak yabancılarla kıyaslanırsam zengin değilim. Türk futbolcusu Türkiye’deki ikinci sınıf yabancıların yanında az kazanıyor. Yabancılar bizim 20 yılda kazandığımızı, buraya gelip birkaç yılda kazanıp gidiyor, hatta giderken de tazminatını alıyor. Geçen yıllarda birçok Galatasaraylı futbolcu, paralarını alamadıkları için serbest kalma hakkına sahipken, kaptanları olarak bunu engelledim. Ribery gibi ayrılsak vatan haini olurduk.
Herkesin dini kendine dedim, İtalya karıştı
TORINO transferi öncesi röportaj yapıtlar. “Orada dinin sorun olmayacak mı?” sorusuna “Niye sorun olsun ki! Herkes dinini yaşar. Gücüm olsa herkesin benim dinimi yaşamasını isterim!” diye cevap verdim. Ertesi gün “Bütün İtalya’yı Müslüman yapmaya gidiyor” diye manşet attılar. İtalya’daki ilk maçıma çıktım, Türkçe ‘Dinini kendine sakla, futbolunu bizim için oyna’ pankartını gördüm. Bütün kiliseler toplanmış, başkana baskı yapıyor, “Bu oyuncuyu niye aldın?” diyor. Başkanla toplantı yaptık, “Sorumluluğun daha da arttı, bunları unut” dedi ama iş futboldan çıktı. Futbolcuların size yan gözle baktığı bir ortamda, bireysel olarak ne yapabilirsiniz ki? hakan sukur